6 Şubat 2015 Cuma


Anlamıyorum bazen olanları. Nasıl dayanabiliyosun iki gün üç gün-her neyse işte- konuşmamaya? Yahu ben bunları yazarken bile farkediyorum ki 15 dakikada bir aklımdasın.. Çok acayip bi olay. Hayatımın merkezinden çıkarmaya çalıştım seni çok kez. Çok kez ama öyle çok hırla gürle savaşarak değil. Olmuyor işte diyerek vazgeçtim çabucak. Neden mi? İşime o gelirdi çünkü. Benim vücüdum, ruhum sen merkezli bi mutluluğa alışık ve rahatlarının bozulmalarına hiç gelemiyorlar. Örneğin kırılgan, naif, isteksiz oluyorum senle aram kötü olduğunda veya daha basit bir şekilde seni özlediğimde. Çünkü ruhum sevilmek bedenim de seni hissetmek ihtiyacı duyuyor.
Oysa sen öyle değilsin.
Kendime şunu diyorum hep büyük bi umutla -ileride bu büyük umudun acıya dönüşebileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak- "Bence içinde saklıyor bana sevgisini, sadece büyümeye çalışıyor. O da planlar yapıyor içinde ben olan bir geleceğe dair.. O da beni eşi olarak görüyor. Ama geleneğimiz değil birbirimize aitmiş gibi davranmak. Her ne kadar ben buna hazır olsam da o değil, o utanıyor. O bunların olmaması gerektiğini bunu hissetmemesi gerektiğini kendine aşılamaya çalışıyor." Büyük ölçüde bunu başarıyor ama bazen kendine engel olamıyor karşı koyamıyor, ve bazen öylesine öpüyor ki kaçırmadan dudaklarını, sonrasında pişman olarak.. Bana dudaklarıyla huzuru ve var olma hissiyatını aktarıyor ki, keşke pişman olmasa da huzurlarım hiç yarım kalmasa diyorum. Tüm bu diyorumlarımın yanlış olma ihtimali de beni korkuya salıyor, hayatı kaçırıyor muyum hayal aleminde yaşayarak, bazı şeyler için çok geç olacak mı diyorum. Ah işte, yine diyorum dedim. Hiç bir şeyden emin değilim. Her şeyin ilacı olduğu gibi, geriye gelmeyecek tek şey "zaman"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder