17 Kasım 2011 Perşembe

Bugün dedem ameliyat oldu gözünden, annem onu hastaneden eve götürmek için işinden izin aldı, 2. sınıfa giden kardeşimin öğlen yemeğini götürme işi de bana kaldı.


Çok geç yatmıştım, ki ben çok geç yatarım. Uykusu olup da duran bi adam değilim, sadece uykum gelmedikçe yatmak istemiyorum. Neyse az uykuyla uyandım, gittim bindim minübüse. Eski okulumda indim -kardeşim şu an orda okuyor, hem de benim sınıfımda, ama ne yazık ki benim öğretmenimle değil. Keşke o olsaydı.- Karşısındaki pastaneye gittim poğaça ve meyva suyu aldım Nazlıcan'a. Ben de kahvaltı için aldım kendime bişeyler ve okula girdim. Hava hafif çiseliyodu ve yaklaşık 10 kişi zilin çalmasını , çalar çalmaz içeri girmeyi, evlatlarını doyurmayı bekliyordu. Zilin çalmasına 5 dakika kala gitmiştim, o 5 dakika içinde bu 10 kişi 60 kişi oldu. O 5 dakika içinde "Nerde çokluk orda bokluk" deyimimizi bir kez daha andım. Kadınlar her türlü muhabbeti yaptılar yağmurdan bile bahsettiler laf olsun diye, 4erli 5erli gruplar kurdular o ince sesleriyle başımı yoldular resmen. O 5 dakika içinde 2 tanıdık gördüm selamlaştım, isterdim ki daha uzun bi görüşme yapaydım da teyze, abla şunu da Nazo'ya götürür müsün 2/D'de deseydim, ama olmadı.

Her neyse zil çaldı ve AMAN TANRIM. Yok böyle bir mahşer yeri yok böyle bir gürültü kaos ortamı yok yani. tenefüse çıkan çocuklar dehşet saçtı her tarafa çarptılar kavgalar ettiler şakalaştılar. Bi şekilde kardeşime ulaştım öğretmeniyle tanıştım, bi kaç tembihte bulundum kardeşime yok yavaş iç soğuk m. suyu, yok bitir hepsini falan. Öğretmenin de suratına gülümsedim ama içimden "Allah belanı versin be kadın bu çocuğa benim 4. sınıfta yapmadığım kadar ödev veriyosun ödevi resmen anneme veriyosun bu çocuğun matematiği sorunlu bir kere bile üstüne eğilmedin lanet olsun gülümseme bana lan" dedim. Gerçekten de öyle. Devir negatif yönde çok değişti. Zaten ben neydi kadının adı, Nimet Çubukçu heh -google'dan baktım- o geldiğinden beri kılım ben ona. Lise sonda bizim beden eğitimi dersini kaldırtmıştı göt. Daha doğrusu bir saate mi ne indirmişti. Ama Akp'nin şimdiye kadar tek "iyi iş çıkardı" dediğim alanı olan eğitim, ( her ne kadar kopya skandalı, imam hatip kayırmaları vs olsa da ) artılarının eksilerinden fazla olduğu tek dal olan eğitim için de artık öyle düşünmüyorum galiba. YA BİZ Bİ TEK BEDENDE DEŞARJ OLUYODUK GÖT. Emeklemekten direk koşmaya çalıştı bence Eğitim Bakanlığı. Yok proje ödevleri, ne bileyim aile daha fazla çocuğuyla ilgili olsun diye verilen ödevlerin absürdlüğü. Yani modern bi yerlerden örnek alınmaya çalışılıyor ama olmuyor işte bi anda böyle modernize olmak. Annemden biliyorum kadın işte canı çıkıyor bi de gel ek iş gibi evde kardeşimin ödevlerini yap. Yap diyorum çünkü resmen anneme veriliyor ödevler. Ev hanımları tüm gün evde, kalkıp da demesinler ki yemek bulaşık çamaşır. 3 saat onlar ise 5 saat boş çünkü. O hanımlar çocuklarıyla ilgilenir, ilgilenmeli. Tvden komşu gezmesinden zaman ayırabilir gayet. Ama benim annem akşamın 6sında geldiğinde ben 10a kadar kardeşimle uğraşmasını hazmedemiyorum. Benim sinirlerim de kardeşimin şımarıklığını kaldırmıyor zaten, yardım da edemiyorum kadıncağıza. Her veli toplantısında annem o öğretmen bozuntusuna yaşadığı zorluğu anlatıyor kadın her seferinde yardımcı olmamakta elinden geleni yapıyor. Ah benim kendi öğretmenim, öğretmenim dediğim tek öğretmenim, keşke kardeşimin başına da sen veya senin yarın kadar iyi, melek, ilkeli biri gelseydi. Çok şanslıyım ben, tekrar öperim ellerinden Hediye Baytekin.

Son olarak, yarın mineraloji sınavım var, bugün yeterince çalıştım, hiçbir derse gitmeyen biri için çok fazla şey biliyorum. Amma da zormuş lan. Keşke bilgisayar temelleri dersini seçseydim. Ama onda da yoklama zorunluluğundan korktum. Hep kaçışlardan kaybediyorum ne kaybediyosam. Sorumluluk iyi bişeydir. Umarım iyi geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder