elini tutsaydım,
kenetleseydim yine keşke 5 parmağımı 5 parmağına.
sanki bir kilit, yuvasına oturuyormuş gibi
ellerin ve ellerim yuvalarına girseydi.
keşke burnumu dayasaydım yanağına
kapasaydım suratımı senin suratınla
aldığım her hava molekülünde
senin o alıştığım kokun olsaydı
keşke üstüm başım
hep sen koksaydı.
Keşke sana ait bir şeyi alıp götürseydim evime.
Ne bileyim, bir bileklik, bir kağıt, bir nesne.
senin bağladığın bir düğüm iplik
saçından bir tel, gözünden bir kirpik
arabam olsaydı, yüzlerce kilometre öteden
sadece seni bir saniye görmek için
günlerce yol gitseydim.
bir şiir yazsaydım. besteleseydim,
onu müzik yapsaydım, şarkı söyleseydim.
keşke beni çok sevseydin
başkasından daha önemli olsaydım
anama getirseydim, beni emanet etsin sana diye
keşke zaman makinesi olsaydı
yaptığım hatalara dönseydim
keşke zaman makinesi olsaydı
yanımda nefes aldığın bir ana gitseydim
keşke bana kızdığında bir sefer
suratımı uzatsaydım
helalinden bir tokat vur diye.
bir daha, bir daha vur diye.
sonunda kıyama da vurduğun yerden öp diye.
keşke öylesine yer etseydim ki içinde
nasıl düşünüyorsam her gün bin kere
sen de beni düşünseydin.
öylesine çok fotoğrafımız olsaydı,
yakmaya Güneş yetmeseydi.
bir yaz akşamında
sahilde bir bankta
sana sevdiğimi söyleseydim
karanlık gökyüzüne bakarak.
çoban yıldızını ararken
aslında var olmadığını
anlayarak.