26 Aralık 2011 Pazartesi

Ben üzüntüleri içime attığımda yarayı bantladığımı düşünürüm. Ama bantlar da eskir. di mi. Su falan tutarsın kirlenir simsiyah olur. Zaman da geçtikçe bantı çıkarır atarsın. Bazen iz kalır, anı kalır.
Diyeceğim o ki üzüntüler üzüntülerdir. Şimdi üzüntün nedir desem, düşünüp aklına getirdiğin anıların gerçekten içine işlemiştir ve onlar bant tutmamıştır.

4 Aralık 2011 Pazar

Karaçalı (Karachali) - Bir Su Damlasının Dörtte Biriyle

-Çok severim hem karaçalıyı hem bu ölümü en güzel anlatan parçayı-

Evren denen boşluğun ağzından çıkan ferman
bozdu büsbütün kemikten oyuncaklarımızı bak
insan çamuruyla oynaşmak ondan
ve ondan mikrop tutuyor nefesin lan
defol git yanımdan! (yanımdan)

geveze bir ölüm suskun bir hayat getir bana
sakinliğinle yoğur
içimden kopan dünyayı
bir su damlasının dörtte biriyle çürüt
kemiklerime yapışan rüyayı
yanaş evrenin yamacına
borazan duyuldu
kuzey ve güney yarım kürede
ferman çıktı
kalem yoktu - kemik kırıldı
öteler beriler bir olana değin birleşti bugün !
sulta zalimin eline geçti
aşkı olan aşkını bıraktı
öldüm
giyecek kefen yok sus bugün!
sen sevdam sen
yas içinde yaşlanmış kalbimin sahibi sen
insan gibi cıvıma
hayat gibi pekleş bugün!
yas içinde yas
yok içinde yok var bugün
allı pullu kefen yok
tenim beyazlar içinde
kefen süs bugün !

ceza evinde pogrom sanki
bir ömürlük hışmın katliamı
avuçlarında kaldı çiçeğim
kasıp kavuran istimlakım
kaktüsle biten serabım çölde
tafra sukünetin içine çakılı
geceye çökülü cinnetim - bazen
cehennemin tam ortasında tek gülüşlük cennetim
katıksız öfke rastgelirse kainatına kadar kanlı dilim
bazen karanlıkta dolaşan kandilim
kısmetin varsa
hayra yorulan alametim ki
bir gün elbet geleceğim

bir su damlasının dörtte biri gülüm
yeter mi ölüme mani olmaya
yüzsüzce çaldığım rahmet kapısı
yüzüme kapanırsa ya ,
bir su damlasının dörtte biriyle yanar cesetim o gün

3 Aralık 2011 Cumartesi

Aile Bağları

Bizim ev aile apartmanı. En üstte biz, orta katta babanemler, alt katın yarısı amcamlar yarısı da Almanya'da yaşayan halamın yazlığı.

Geçen babaneme indim kardeşim okuldan gelmiş ders çalışıyodu bakiyim kaytarıyo mu diye yanına gittim. "Dedem nerde bobağğee" dedim "Aşağıda yaprak topluyo" dedi. Bu soğukta ne alaka ya dedim, "ne bileyim oğlum deli laf dinlemiyo" dedi. Sarma yaptırcak heralde kadına..

Dedem bahçemizde yaşar dünyası orasıdır. Eker biçer mutluluğu yakalar gününü geçirir. Çocukluk deyince aklıma esen yeşil ferahlık bahçeden gelir. Elmalar, vişneler, armutlar, kirazlar, biber, domates, patlıcan, orkide, gül, mangal yeri, bodrum. Evet hepsi vardı, şimdi bi kısmı var. Ee dedem yaşlandı iyice , haliyle bakamıyor ilgilenemiyor o kadar şeyle.

Neyse, oturdum babanemin yanına. Soba cayır cayır. Babanemler doğalgaza geçmek istememişti zamanında. Onlar orta katta olduğu için ev ne sıcak ne soğuk oluyordu. Ama bizimki buz. Doğalgazı sevmiyorum, üstünde kestane altında patates olan sobayı özledim. Yanlışlıkla elimi yakmalarımı özledim. Okula gitmeden önce kahvaltıda onun üstünde kızarmış ekmeğe yağı balı sürmeyi özledim. Dediğim gibi cayır cayırdı, gittim yanında ellerimi ısıtırken dedem geldi. Babanem ona yemek koydum ağa dedi, hep ağa diye seslenir. Dedem "ya çok terledim" dedi. Babanem "Niye" diye trilyon kinaye dolu bi soru sordu. Aslında orda " Ya mal mısın bu soğukta neden indin bahçeye ne yaprağı ne toplaması beni niye yordun yemeği ısıttırarak sofraya getirterek şimdi sen banyo yapınca yemek soğuyucak tekrar ısıtmak zorunda kalıcam of be " demişti. Dedem banyoya gitmeden önce diziye daldı. Hatırlamıyorum hangi dizi olduğunu ama sardı ben de oturdum izledim. Bi yerde adam kadına "Boşanmak istiyorum" dedi ve dedem televizyonla münakaşaya girdi (her zaman tv'la dövüşür) : "İyi poğ yersin sanki boşanmak her şeyi hallediyor.. İnek oğlu inek" diyerek girdi lafa. Bana döndü bi kaç dakika boşanmamanın güzelliğini sevmeyi anlattı. Çok mutlu oldum. Zamanında babanemle çok çekmişler. 6 çocukları var, trilyon tane anıları.. Evliliklerinin tam ortası tam bir kaos, darbe zamanı. Babanem eski oturdukları evi anlatırdı, biz ne sağcı ne solcuyduk oğlum derdi, evimiz de sokağın tam ortasındaydı, bomba atıldığı kurşunların sıkıldığını bilirim demişti. Düşünsenize evin bi yanından öteki yanına çatışılıyor.. Bi akşam ara sokakların birinde amcamın gözü önünde adam öldürmüşler. O travmayla okuyamamış. Kötü zamanlarmış işte. Dedem zamanında babaneme dayak da atmış. Ama babanem dedemin annesiyle arası çok iyiymiş onun nasihatleriyle babasının evine dönmemiş. İyi ki de dönmemiş. Şimdi tüm sülale toplandığında dedem kolunu atar hatununa bi sarılır öper valla oturup ağlayasım gelir.

Bunu niye anlattım? Hiç.. İnek oğlu inek derken çok komik bi ses tonuyla demişti, o yüzden.