Ben gülmek için yaratılmışım. Neden bunu bozmaya uğraşıyo ki insanlar, yaşananlar?
neden annem dahi beni kızdırmaya programlanmış gibi?
çok ergence oldu bu cümlelerim ama içinde olduğum lanet vaziyet budur.
insan hiç bi zaman tam olarak hayatından memnun olamayacak, bundan basit ve geçerli bi genelleme yok. kumarda kaybedersin aşkta kazanırken, eski mahalleni özlersin yatlara katlara çıktığında.
ama sana en çok da yapmaktan aşırı hoşlandıkların, çeşitli şiddetli arzuların bi şekilde sırt çevirmesi koyar. verdiğin emeklerin de olabilir.
ben kaçış yolunu , geçici bi çözüm de olsa yazmakta, içimden çıkarmakta buldum.
malum şu 2-3 haftadır gençlik vize vize diye dolanıyor. benimkiler de sancılı geçecek diye bekliyordum, okula pek bağlanamadığım için. çok eksiğim vardı.
bir sınav , iki , üç derken güzel geçti, içimdeki korku yerini güvene bıraktı ve biraz daha ıkınmayla tüm derslerimi vereceğime inandım. toplamda 5 sınavım var, 3ü iyi, 1 i şüpheli(ne biçimdi lan o matematik), 1i de kuvvetle muhtemel kötü.
annemi mutlu ederim sanmıştım, güzellerde mutluydu, rutin olarak sınav çıkışını tahmin eder ve ben eve dönüş yolundayken arar nasıl geçti diye. benim açıklamalarım da 3 cümleyi geçmez zaten, katıksız söylerim.
şimdi beyin öyle bir değişken ki, 5 sınavın 3 buçuğunu güzel geçirmiş bi adama başarılı diye düşünmek varken, en son , en yakın tarihlisi kötü geçti diye , ve içine bahaneler de katarak annem bana baskı uyguladı.
yok xx yaparsan tabi yy olmaz zz yapmıyosun ki gibi şeyler. ben bunu anlayamadım anlamak istemedim. içime attım. sıkıntı 1!
ben şimdi boğa burcuyum. bana kendini tek kelimeyle açıkla dese biri çıkıp, boğa derim. ve benim kıskançlığım biraz sıkıntılı bi kıskançlıktır. kolay oluşan kolay geçmeyen.
yine özelleştirdiğim birinin beni herkesleştirmesiyle hayal kırıklığına uğradım. ve içine düştüğüm herkese bi baktım. bakış o bakış. meğer ben hiç bişeye sahip değilmişim.
o bana çaktırmamaya çalışıyor, inkar ediyor kendini, zaman zaman da beni kandırmaya yelteniyor özel olduğuma dair. bakmayın böyle sevgiye aç beni seev tarzı bi insan değilim.
tersine, severse ne güzel ekime, sevmezse sikime kadar tarzı bi insanım. ama insan sürekli inişli çıkışlı özelleşmeli genelleşmeli bi hayata soğuk ve sıcağı şiddetli görmüş bi bardak gibi kırılıyor.
ekime mi sikime mi çıkacağını görememek kötü bişey demek istediğim.
kapalı cümlelerle anlattığım bu ikinci sıkıntımı özetliyeyim ki geçelim :
"You killed what was left of the good in me
I'm tired so let me be broken
Look down at the mess that's infront of me
No other words may be spoken "
değişmeyen tek şey değişimdir demiş ya ihtiyarın biri. düşünüyorum da değişmeyen tek şey değişmemek abi. bozulan insan ilişkileri her zaman bozulmaya açıktır, bir kere başarısız olduğun şeyde geberene kadar da uğraşsan başarısız olabilirsin.
"o" artık tamamen değişti diyebileceğim hiç bir insan veya olgu olmadı bu güne dek. kırıntıları, lekesi, defosu, darbesi illa ki bi yerindedir. gizlemeyi başarabildikleri kadar değişirler.
neyse düşünmekten ve cümle kurmaktan sıkıldım bugün.
işte böyle zamanlarda eğlendiğim şeyleri yapmayı, dostlarımın yanında başka bi boyutta kendimden uzaklaşıp yaşamayı, daha doğrusu yaratılış amacımı gerçekleştirmeyi, yani gülmeyi istiyorum.
en yakın zamanda gidip kurulucam rakı sofrasına canım kardeşlerimle. bol bol uyuyucam, müzikler dinlicem. ha beceremezsem, yine buralara başımı vurup bişeyler yazıcam.
kaydetmeden önce bi anda aklıma geldi : bugün bedelliyi kabul edip 30bin lira dedi hükümet. bunu yapıyosan, bu hıyaneti yaratıyosan, yanına da bi vicdani ret koy da, kimin ne olduğu görülsün. şahsen benim tahsilim olmasa şimdi, sorsalar bu hain hükumeti indirmeye gücüm yetemeyeceği için onların hıyanet dolu buyruklarını gerçekleştirecek bi er olmak istemem. 30 bin liram olsa, aracısı olmadan, gazi vakıflarına bağışlar ya da bulur evleri elden gider yardım ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder